Komşuda pişer bize de düşer

Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Tabağınız elimde kapınızı çalıyorum... Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek, komşuda pişenden size ne düşecek?!...

Çarşamba, Nisan 30, 2008

İnsan Hakları için Blogcular Elele Verelim

Bloggers Unite

15 Mayıs 2008 günü, bütün blogcular bu kez "İnsan Hakları" konusunda yazacaklar.
Bu etkinliğe katılmak istiyorsanız;

* Herşeyden önce Bloggers Unite sayfasını ziyaret edip bu etkinlik hakkında bilgi edinin.
* O güne kadar blogunuzda bu etkinliği duyurun.
* 15. Mayıs.2008 perşembe günü de blogunuzda bu konuya dikkat çeken bir yazı yazıp yayınlayın. Yazınızın başlığı “Bloggers Unite For Human Rights” olsun.
* Okuyanların bu konunun hassasiyeti hakkında birşeyler öğrenebilmesini sağlayın, bu konuda daha detaylı bilgi edinebilecekleri linkler ekleyin.

Haydi blogcular,İnsan Hakları için klavye başına!

Etiketler: ,

Pazartesi, Nisan 28, 2008

Yabani Pırasalı (ve patatesli) omlet


Yabani pırasalar daha çok kış aylarında dağ da bayırda kendiliğinden yetişiyor. Özellikle yeşil kısımları renkleri ve yassı yapraklarıyla taze sarımsağı andırıyor. Ama sarımsağa göre daha yassı olan beyaz kısımlarından sarımsak olmadıklarını anlıyorsunuz. Yetiştirme olmadıkları için, genelllikle ot satanlarda küçük demetler halinde satılıyor pazarlarda.

Girit'e yeni geldiğimde yabani pırasayı bilmiyordum. Burada gördüm ilk defa. Zaman içinde, kışın zeytin toplamaya gittiğimiz zamanlarda zeytin ağaçlarının yakınlarında kendiliğinde biten bu minik cılız pırasaları tanır oldum. Hatta elimde bıçak olmasına rağmen çok derinlere uzanan köklerine ulaşmanın neredeyse imkansız olduğunu gördüm. Böylece yabani pırasa demetlerinin neden hep başlarından kesilmiş olarak (püskülsüz) satıldığını anlamıştım.

Bu fotoğraf aylar önce çekilmiş ama tarifiyle birlikte yayınlanmak üzere beklemekteydi. Yakın zamana kadar pazarlarda vardı yabani pırasa demetleri. Pırasalara veda etmeden bu tarifi de yayınlamak istedim. Aslında pırasalı omlete patatesleri eklemek benim fikrimdi. Çünkü pırasalar çok fazla değildi ve kavrulduklarında iyice azalmışlardı. Siz aynı tarifi rahatlıkla bildiğimiz pırasayla da uygulayabilirsiniz.

1 demet yabani pırasa
3-4 patates
4 yumurta
tuz, kara biber, pul biber
Biraz zeytinyağı
Pişme süreleri aynı olmadığı için ayrı bir tavada ince doğranmış pırasaları, bir başka tavada da küp küp doğranmış patatesleri zeytinyağında kavuruyoruz. Sonra omleti yapacağımız tavaya aktarıyoruz. Tuzunu, biberini, arzuya göre pul biberini ekleyip, çırpılmış yumurtayla karıştırıp omletimizin bir tarafının iyice kızarmasını bekliyoruz. Bir tabak ya da kapak yardımıyla çevirip diğer tarafını da kızartıp, dilimleyerek servis yapıyoruz.

* İster pişerken, yumurtasıyla birlikte, isterseniz tabaklara servis yaptığınız sırada peynir rendesi de ekleyebilirsiniz.

Etiketler: , ,

Perşembe, Nisan 17, 2008

Spanakorizo



"Bildiğimiz ıspanak yemeğinde pirincinin ölçüsüyle biraz oynarsanız ne olur?" demiştim.

Yunan usulü Zeytinyağlı ıspanak olur. Buna da spanakorizo derler. (Zaten "spanaki" ıspanak demektir, "rizi" de pirinç. Pirinçli ıspanaktan çok, aslında ıspanaklı pirinçtir yani)
Ispanağı, börek yapmak dışında, pişirmenin en yaygın yoludur komşunun mutfağında.
Bu tarif, salçasız ve pirinci bol olduğundan ortaya çıkan, yeşil-beyaz bir yemektir. Üstelik sulu bir sebze yemeğinden çok, sebzeli bir pilav kıvamındadır.
Memleketimizde 1 avuç pirinçle yapılıp daha sulu kalan ıspanak yemeğine ilk bakışta benzemez. Tadındaki en büyük fark da zeytinyağının ağızda hissedilir belirginliği, bol soğanın verdiği tatlımsılık ve varsa muskat cevizinin aroması. Tarifi şöyledir:

1 kilo ıspanak
1 bardak pirinç
2-3 soğan, yemeklik doğranmış
1 tatlı kaşığı şeker
1 çay kaşığı muskat rendesi
Zeytinyağı
Tuz

Ispanakların ayıklanma ve yıkanma faslını bir cümlede geçtikten sonrası ne kadar zor olabilir değil mi? :) Yemeklik doğranmış bol soğan zeytinyağında kavrulur. Kavrulmasına yakın şekeri ve muskat cevizi rendesi eklenir. Doğranmış ıspanaklar koyulup kavrulur. Pirinciyle birlikte 1 bardak kadar da sıcak su eklenir. Tuz, kara biber ilavesiyle altı kısık olarak pişirilir. Pirincin cinsine göre biraz daha fazla su isteyebilir. (Eğer yağ konusunda kısıtlama yapmıyorsanız piştikten sonra üstüne birazcık zeytinyağı gezdirip karıştırmak çok iyi gidiyor doğrusu :)

Not 1: Bu tarifin en çok sevdiğim yanı da, saatle ayıklanıp yıkanan ıspanağın, sadece bir avuç yemek kalmayıp bereketli olması :)
Not 2: Fotoğrafa dahil edip de değinmediğim ufak bir detay da, burada ıspanağın (spanakorizo'nun) yoğurtla değil de limon sıkılarak yenilmesi.
Madem ki süt ürünleri ıspanağın içindeki demirin emilimine engel oluyormuş. Bir dahaki sefere siz de yoğurt yerine limonla deneyin. Çok ferah, iç açan bir lezzet oluyor...

Etiketler: , ,

Cumartesi, Nisan 12, 2008

Masum çocuklar istismara uğruyor

doctus

Sevgili İpek, çok hassas bir konuya dokunan bu yeni mim'de beni de sobeledi.

İster İnternet'teki sanal ortamda olsun, isterse gerçek hayatın içinde; kabul edilmesi çok zor, gözardı edilemesi de imkansız olan bir gerçek var ortada: karşı koyacak güce sahip olmadıkları için masum çocuklar istismara uğruyor. UNICEF'in verilerine göre her yıl 1 MİLYONUN ÜZERİNDE çocuk, köle gibi satılıyor, çalıştırılıyor, cinsel istismara uğruyor.

Bu konuya hassasiyeti arttırmak, dikkatleri çekmek, en azından manevi destek verebilmek için sesimizi duyurmalıyız!

Çocukların istismara uğradıkları ortamlar yalnızca internet sayfaları, iş veya aile ortamları değil elbette. Bu konu üzerinde ne yazmalı, nasıl yazmalı, nereden başlamalı diye düşünürken aklıma gelen pekçok tatsız şeyden biri de savaş oldu. Dünyamızın milyonlarca çocuğu, bedelini çoğunlukla hayatlarıyla ödeyerek öğreniyor savaşın kitaplardan öte nasıl bir gerçek olduğunu. Ama hiçbir zaman öğrenemedikleri, anlayamadıkları da bunun ne sebepten başlarına geldiği oluyor.

Savaş ve çocukların çektikleri: Bu kelimeler bana çocukluk yıllarımdan bir şarkıyı anımsattı. Şarkının insanın yüreğini sızlatan sözlerini kimin yazdığını bile bilmeden, defterime not etmiş, ezberleyip pek çok kere söylemiştim. Neşelenmek için söylenen mutlu bir şarkı değil. Bana hala hissettirdikleri de; derin hüzün, acıma ve ne yazık ki çaresizlik.

Sözleri de şöyle:

KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Nazım Hikmet RAN
1956

Umuyorum ki, dünyayı güzellikler ve iyi yürekli insanlar kurtaracak! Çocuklar çocukluklarını yaşayabilecek; şeker de yiyebilecekler...

Bir de, Fazıl Say'ın yorumunu dinleyin...



Zinciri devam ettirmek için; Sevgili Tata'yı, Betül'ü ve Sevgi'yi davet ediyorum.

Çarşamba, Nisan 09, 2008

Kuzu etli stamnagati


Stamnagati, Girit'te oldukça yaygın bir çeşit radika. Acımsı tadından hoşlananlar çiğ yemeyi tercih ediyor, bazıları da haşlayıp tüketmeyi. Bir de buralara özgü olarak kuzu, hatta tercihen keçi etiyle yapılan yemeği oluyor. Arapsaçı neyse ama radika cinslerini kuzu etiyle pişirmek Ege'de pek yaygın olmadığı için bu tarif bana değişik gelmişti ama nedense merak edip de etlisini pişirmek bunca yıl sonra aklıma geldi. Otları tek başlarına bile öyle çok seviyorum ki, başka bir lezzetle denemek yerine hemen zeytinyağı ve limona gidiyor elim nedense :)


Tarif oldukça yalın ve kolay. Üstelik bazı kitaplarda stamnagati yerine bildiğimiz radikayla da yapılabildiğini okuduğumu da eklemek istiyorum.

Yarım kilo stamnagati (ya da bulabildiğiniz bir cins radika)
Yarım kilo kuzu/keçi eti
2 limonun suyu
1 yumurta
kara biber, tuz
zeytinyağı

Stamnagati'leri ayıklayıp güzelce yıkadıktan sonra kaynar suda 5 dakika kadar haşlayıp süzüyoruz. Bu işlem aynı zamanda otların acılığını da alıyor.
Yemeklik parçalara doğranmış eti zeytinyağında 4-5 dakika kadar kavuruyoruz.(Bazı tariflerde bu aşamada eti 2 yemek kaşığı kadar şarapla söndürüyordu. Ben kullanmadım.)
Yarım bardak kadar sıcak su ekledikten sonra kapağı kapalı kısık ateşte yarım saat pişiriyoruz. Yarım saat sonra haşlayıp süzdüğümüz otları ekleyip yavaşça karıştırıyoruz. Tuzunu ve kaara biberini ekleyip 20 dakika daha kısık ateşte pişirmeye devam ediyoruz. Pişmenin sonunda limon suyu ve çırpılmış yumurtayla yaptığımız terbiyeyi -yemeğin suyundan alıp yavaş yavaş alıştırarak- yemeğimize ekliyoruz.
Sıcak servis yapıyoruz.

Etiketler: , , ,

Çarşamba, Nisan 02, 2008

Pırasa Köftesi ve Polenta Kızartması


Kızartma çok sık yaptığımız birşey değil. Ama arada sırada, değişik bir lezzet yakalamak uğruna bir istisna yapmanın pek sakıncası yok, değil mi? :)
Bu pırasalar da işte böyle bir istisnai duruma denk düştüler. Uzun zaman önce, Sefarad Mutfağı'ndan Pırasa köftesini (Kopetas de Prasa) denemiştim. Tarife göre pırasalar önce haşlanıp sonra kıyma ve haşlanmış patatesle yoğurularak köfteler yapılıp kızartılıyordu. Ben pırasaları haşlamak yerine, azıcık yağda kavurup yapmıştım hatta. Lezzetine diyeceğim yok, güzel olmuşlardı.

Bu konuyla alakasız gibi görünse de, Mayacık artık anaokuluna gidiyor. Onun okuldaki öğlen yemeği listesi doğal olarak bizim yediklerimizi de etkiliyor. Okulda etli bir yemeği varsa, o gün evimizde etli pişirmiyorum. İşte sıranın pırasaları pişirmeye geldiği gün de, böyle bir etsiz günümüzdü. Pırasa köftelerinin kıyma koyulmadan da yapılabileceğini okumuştum birkaç kitapta. Uyguladığım tarif şöyle:

1 kilo pırasa, ince doğranmış, kavrulmuş
3 adet orta boy patates, haşlanmış
2 yumurta
Esmer un (Elle yuvarlanabilecek bir kıvama gelene kadar azar azar ekleyin)
İstenilen türde ve miktarda yeşillik (maydanoz, kişniş, taze soğan gibi)
Tuz, kara biber, pul biber
1 kase susam
Kızartmak için zeytinyağı

İnce doğranmış pırasaları çok az zeytinyağı ekleyerek kavurdum. Patatesleri haşlayıp, ezdim. İçine pırasaları, hafifçe çırpılmış 2 yumurtayı, ince doğranmış yeşillikleri, baharatları ve azar azar unu katarak yoğurmaya başladım. Un miktarını ölçülü olarak veremiyorum. Bu köfte harcının kıvamının -içindeki haşlanmış patatesin de etkisiyle- kabak köftesinden biraz daha kolay yuvarlanabilir olacağını aklınızdan çıkarmayın. Ben başlangıçta bunu da kabak köftesi gibi tavaya kaşık kaşık döküp kızartacağımı beklerken, baktım ki elime alıp yuvarlayabileceğim kıvamdalar. O zaman kızartmadan önce onları susama bulamak fikri geldi aklıma. Böylece renkleri de fazla kararmış olmayacak, daha şık görünecekler diye düşündüm. Susamın pırasanın lezzetine katkısı da çok hoş olmuştu.

Pırasa köftelerinin yanına da ne zamandır yapmayı planladığım bir tarifi denedim.
Polenta adıyla paketlerde satılan şey, aslında mısırın, mısır unundan kalın, irmikten de daha ince öğütülmüş hali. Genellikle mısır unu gibi sapsarı oluyor. Benim denediğimse beyaz mısırdan elde edilmiş beyaz polentaydı. Zaten rengiyle dikkatimi çekmişti raflarda :) Polentanın 250 gramı genellikle 4 ya da 5 bardak suyla birlikte kaynatılarak koyu bir kıvam alıyor. İstenirse püre gibi garnitür olarak ya da Bahar'ın daha önce yaptığı gibi fırınlanarak ya da benim denemek istediğim gibi tekrar kızartılarak da yenilebiliyor.

250 gr. polenta (unu/irmiği)
1 litre su
Biraz tuz

1 litre sudan 1 bardak ayırıp, kalanını kaynatırıyoruz. Bir kasede 250 gr. polentayla ayırdığımız 1 bardak suyu iyice karıştırıyoruz. Ocaktaki su kaynayınca, tuzunu, sonra da polentayı sürekli çırparak, yavaş yavaş kaynar suyun içine döküyoruz. Yaklaşık yarım saat içinde polentamız koyu bir bulamaç kıvamını alıyor. Bu süre içinde dip tutmaması için karıştırmak gerekiyor. Polenta kıvama geldiğinde ateşten alıp hafifçe yağlanmış bir tepsiye yaklaşık 1-1,5 cm kalınlığında döküyoruz. Üstünü örtüp soğumaya bırakıyoruz.


Soğuduğunda, polentadan bir bardak yardımıyla yuvarlak kalıplar çıkarıyoruz. Şimdi bize gerekli olanlar:

Rendelenmiş peynir
Galeta unu veya un
Kızartmak için zeytinyağ


Bu aşamada en çok dikkat etmemiz gereken, polenta yuvarlaklarının tepsiye yapışık taraflarını birbirine yapıştırmak. Çünkü bu tarafları daha pürüzsüz ve yapışkan oluyor. 2 yuvarlağı, aralarına biraz peynir rendesi koyarak- pürüzsüz yüzleri içe gelecek şekilde birbirine yapıştırıyoruz. Elimizle kenarlarını iyice bastırmamız yeterli olmuyorsa, benim gibi avucunuza alıp iki avucunuzun arasında iyice sıkın.
Hazırladığımız polentaları elimizle hafifçe ıslatıp galeta ununa bulayarak kızartıyoruz. Polentanın tek başına iddialı bir tadı yok. Yanında servis edilen şeylere sessizce eşlik ediyor bence. Pırasa köfteleri ve bol ekşili bir salatayla lezzetle yeniliyor.

Etiketler: ,