Komşuda pişer bize de düşer

Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Tabağınız elimde kapınızı çalıyorum... Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek, komşuda pişenden size ne düşecek?!...

Cumartesi, Nisan 12, 2008

Masum çocuklar istismara uğruyor

doctus

Sevgili İpek, çok hassas bir konuya dokunan bu yeni mim'de beni de sobeledi.

İster İnternet'teki sanal ortamda olsun, isterse gerçek hayatın içinde; kabul edilmesi çok zor, gözardı edilemesi de imkansız olan bir gerçek var ortada: karşı koyacak güce sahip olmadıkları için masum çocuklar istismara uğruyor. UNICEF'in verilerine göre her yıl 1 MİLYONUN ÜZERİNDE çocuk, köle gibi satılıyor, çalıştırılıyor, cinsel istismara uğruyor.

Bu konuya hassasiyeti arttırmak, dikkatleri çekmek, en azından manevi destek verebilmek için sesimizi duyurmalıyız!

Çocukların istismara uğradıkları ortamlar yalnızca internet sayfaları, iş veya aile ortamları değil elbette. Bu konu üzerinde ne yazmalı, nasıl yazmalı, nereden başlamalı diye düşünürken aklıma gelen pekçok tatsız şeyden biri de savaş oldu. Dünyamızın milyonlarca çocuğu, bedelini çoğunlukla hayatlarıyla ödeyerek öğreniyor savaşın kitaplardan öte nasıl bir gerçek olduğunu. Ama hiçbir zaman öğrenemedikleri, anlayamadıkları da bunun ne sebepten başlarına geldiği oluyor.

Savaş ve çocukların çektikleri: Bu kelimeler bana çocukluk yıllarımdan bir şarkıyı anımsattı. Şarkının insanın yüreğini sızlatan sözlerini kimin yazdığını bile bilmeden, defterime not etmiş, ezberleyip pek çok kere söylemiştim. Neşelenmek için söylenen mutlu bir şarkı değil. Bana hala hissettirdikleri de; derin hüzün, acıma ve ne yazık ki çaresizlik.

Sözleri de şöyle:

KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Nazım Hikmet RAN
1956

Umuyorum ki, dünyayı güzellikler ve iyi yürekli insanlar kurtaracak! Çocuklar çocukluklarını yaşayabilecek; şeker de yiyebilecekler...

Bir de, Fazıl Say'ın yorumunu dinleyin...



Zinciri devam ettirmek için; Sevgili Tata'yı, Betül'ü ve Sevgi'yi davet ediyorum.

1 Comments:

Blogger Unknown said...

Sevgili Papatya, yazimi yazdim. Tesekkurler.

4/16/2008  

Yorum Gönder

<< Home