Komşuda pişer bize de düşer

Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Tabağınız elimde kapınızı çalıyorum... Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek, komşuda pişenden size ne düşecek?!...

Pazartesi, Nisan 16, 2007

Bu Kaliçunyalar Giritli



Sevgili Tülin Paskalya yortusunun buralarda nasıl kutlandığını oldukça güzel bir şekilde, detaylarıyla anlatmıştı bizlere. Bu sene ben, bir paskalya çöreği tarifi bulup da, yapıp da yayınlayıncaya kadar güzel bir tarifle de yetişti imdadımıza . Ben de sizlerle Paskalyaya ve aynı zamanda da Girit'e özgü bir tarifi paylaşmak istiyorum, bir de bu tarifi yapma maceramızı :)

Her sene daha paskalya gelmeden Kaliçunyalar fırınlarda boy göstermeye başlar. Geleneksel olarak Paskalya gününden önce bu peynirli çöreklerden yenmez. Çünkü ortodoks hıristiyanlar paskalyadan önceki 40 gün boyunca tuttukları oruçta et-yumurta-süt ve süt ürünleri gibi hiçbir hayvansal ürünü tüketmezler. Yalnızca balık; ahtapot, kalamar, karides gibi yumuşakçalar, sebzeler, meyveler ve bakliyatlar yenilir. Bana en tuhaf gelen yanı da, başka zamanlarda neredeyse unutulan lezzetler olan turşuların ve tahin helvasının - nedense?!- bu oruç döneminde popüler olmasıdır. Sonuçta içi peynir dolu minik çörekçikler olan kaliçunyaları Paskalya günü gelmeden yemek -oruç tutanlar açısından- pek uygun düşmez. Tabi ki Paskalya gelip de bu lezzetlere kavuşmanın tadını bir an önce çıkarmak isteyenler de hiç de az sayılmaz ;-)

Gelelim bize; evimizin alt katında oturan amcamızın eşi, *Thia Maria ile benim her sene giriştiğimiz Kaliçunya maceramıza :)
(* Yunanca da Thia, İngilizcedeki "aunt" gibi hem teyze hem de hala anlamına geldiği gibi ayrıca yenge anlamında da kullanılan bir sözcüktür. Akrabalık ilişkilerini belirleyen sözcüklerde sanırım Türkçe kadar zengin bir başka dil daha yoktur :) *)

Yengeyle ben her sene mükemmel görüntüleriyle cezbeden kaliçunyalardan "bu kez dışardan almayalım da kendimiz yapalım" diye bir hevesleniriz. Sonra tarifini ararız. Çünkü bizim göçebe hayatımız gibi onlar da yarı Atina'da yarı Giritte yaşadıkları için, Thia Maria her sene tarifini kaybeder. (Bu sene ev taşıdığımız ve hala yerleşmekte olduğumuzdan benim tarif defterimden de hayır yok!) Sonra etrafta eli hamur tutan hanımlardan sorar, öğrenir. Sonra elinde tariflerle bana gelir. Elimizdeki tarifleri yanyana koyar bir ön elemeden geçiririz. İçinde margarin varsa hiç şansı yoktur o tarifin, dışlanır. Sonra bakarız ki bir tarifte unu ölçülü değil öbüründe peyniri belli değil, "en iyisi biz bunlardan karma bir tarif yapalım" deriz. Oturup pişiririz. Sonra da oturup bir güzel yeriz :) Ama fırından çıkan çöreklerin iyi görünüyor olmasıyla gururlanırken sonuçta hangi tarifi (ve ne kadarını!?) yaptığımızı not etmeyi kimse akıl etmez ki bu çile her sene yeni baştan başlamasın :))

Ama bu kez bir devrim yapıp, bu seneki tarifi blogumda yayınlayarak tarifimizin bir daha kaybolmasına izin vermeyeceğim :)

(Biz elimizdeki tarifi yarı ölçü yaptık, 2 büyük fırın tepsisi dolusu çıktı. Ya tümünü yapsaydık?! :)
Ben size yapılmış/denenmiş/tadına bakılmış olanın ölçülerini veriyorum:

45-50 Kaliçunya için;
1/2 bardak zeytinyağ
1/2 bardak süt
1 bardak şeker
3 yumurta
1 paket kabartma tozu
1 limonun suyu ve rendelenmiş kabuğu
Alabildiği kadar un (1 kilodan az)
Biraz tarçın

İçi için;
1- 1,5 kg. lor peyniri
1 fincan şeker
1 yumurta
1 yemek kaşığı tarçın

(*** İlginç bir ayrıntı: Hanya'da Kaliçunyaların içine tarçının yanısıra, taze nane de koyuluyor. ***)

Zeytinyağıyla sütü karıştırıp içine önce şekeri sonra da birer birer yumurtaları ekliyoruz. Limon suyuyla kabuğunu da ekledikten sonra güzelce karıştırıyoruz. Kabartma tozuyla birlikte unu azar azar ekleyerek oldukça yumuşak bir hamur elde ediyoruz. (Biliyorum ki "alabildiği kadar un" demek hamur işinde benim gibi çok da usta olmayanlara hiç de kolay değil ama unu azar azar ekleyerek hamuru sürekli karıştırmaya devam etmek ve elinizdeki hamur, yoğurulduğu kaseye yapışmamaya başladığı anda un eklemeyi kesmekle bu işin altından başarıyla kalkabilirsiniz :)
Hamura biraz dinlenmesi için fırsat tanımamız gerekiyor. Bu aşamada lor peynirini, şekerle tarçınla ve yumurtayla karıştırabilir, diğer yanda da fırın tepsilerini yağlayabiliriz ya da yağlı kağıt serebiliriz. Fırınımızı da daha önce değil da tam bu aşamada 180 dereceye getirebiliriz. Çünkü kaliçunyaları tek tek yapmak bayağı elimizi oyalayacak. Hafiften kabarmış olan hamurumuzu poğaça yapar gibi bir kalınlıkta açıyoruz. Bir su bardağını kalıp gibi kullanıp yuvarlaklar kesiyoruz.



Sonra yuvarlak hamurların tam ortasına lorlu karışımdan 1 yemek kaşığı kadar koyup, kenarlarını "çimdikler gibi" iki parmağımızın arasında sıkıştırarak resimde görülen şekli vermeye çalışıyoruz.
(Mayam'ın değişiyle "yıldız yıldız" oluyorlar :)



Tepsiye yanyana dizdiğimiz kaliçunyaların üstüne de biraz tarçın serpiyoruz.
180 derecede ısınmış fırında hafiften kızarıncaya kadar pişiriyoruz - ki bu 20 dakika ile yarım saat arası bir süre oluyor.

Etiketler: , , ,

12 Comments:

Blogger fethiye said...

bunlar benim mizitrapita'ya benziyor ve daha hafifi demek? yapmali, yemeli ;)

4/25/2007  
Blogger Papatya said...

Fethiyecim,
tiropita'larin icinde de mizithra yani lor peyniri olur ama onlar genellikle yagda kizartilirlar. Kalicunyalar ise ici lorlu agzi acik pogacalar gibidir. firinda pistigi icin de daha hafif olduklari kesin :) Sevgiler...

4/26/2007  
Blogger Defne said...

Ne hoş bir tarif bu ve de bahsettiğiniz gibi hafif :). Papatyacığım, deneyip hafifliğine birebir şahit olmak lazım değil mi? Kaydettim bu yüzden :). ellerinize sağlık1
Sevgilerimle.

4/26/2007  
Blogger BETUL said...

Papatya, ne guzel bir tarif.. Nane, tarcin, lor, zeytinyagi..Sekilleri de cok hos. Hamurun sekillendirme oncesi kabarmasi enteresan geldi.
Hem ne guzel, biz paskalya falan beklemek zorunda degiliz, istedigimiz zaman yapip yiyebiliriz:)

4/26/2007  
Blogger loungetime said...

Uzun zamandır dönmenizi bekliyorduk hoşgeldiniz.

4/26/2007  
Blogger evcilkedi said...

Ah Papatyacığım ne iyi ettin de bu tarifi yayınladın! Bizim evde çok seviliyor ve şimdiye kadar hep hazır alıyordum. Böyle denenmiş ve özellikle senin elinden çıkmış bir tarif yapılmaz mı? Çok teşekkürler hem benden, hem ev halkından:-) Gerçekten çok güzel olmuş şekilleri. Selamlar hepinize

4/26/2007  
Blogger Behiye said...

Aaaa Papatya dönmüşsün, ne güzel...Hoşgeldin yeniden :) Sevgiler...

4/27/2007  
Blogger tugce:-) said...

zaten bu girit mutfağına soydan gelen bir yakınlığım var ama bu kadar değişik tarifler bu kadar çekici mi olurlar? :) çok beğendim ben bunları. anneme, arkadaşlarıma hemen yapmak istiyorum. ve şahsen o taze naneli çeşitlemeyi denemekten de zevk duyarım :) el oyalayacak bir hamur işi yapacak halim olduğunda kesin denenecek ;)
ellerine sağlık, iyi ki yapmışsın, iyi ki paylaşmışsın...

4/29/2007  
Blogger Papatya said...

Mayacigin bale heyecani beni de sarmis anlasilan... ben onceki yazima birakilan notlara cevap yazmadan yenisini yayinlamisim :( Arkadaslar, kusuruma bakmayin!

Defnecim, denemeni tavsiye ederim. Inan ki kahvaltida ve kahvenin yaninda cok hafif bir ikram oluyor.

Betul, hamurun kabarmasindan oyle mayali hamurlar gibi 2 katina cikmasini bekleme :) Kabarmaktan ote sanki daha cok ozlesiyor desek daha dogru olur belki. Yani ilk biraktigin kadar eline yapisan, sivasik bir hamur olmuyor... Tabi ki paskalyayi filan beklemeye gerek yok denemek icin ;)

Behiyecigim, Loungetime,
Evet dondum artik. Mumkun oldugu kadar da yazacagim...

Tulincim,
madem ki seviliyor evde, artik sen de o marifetli ellerinden yaparsin ev halkina :) Herkese bizden cok selam!

Madem ki soydan gelen bir yakinlik var bu Giritli tarif tam sana gore o zaman sevgili Tugce :)

5/02/2007  
Blogger homosapiens said...

selam papatya;
bunlar cok guzel gorunuyor. deneyecegim. girit mutfagi ile baglanti kurmak guzel olacak, takip edecegim siteyi.

5/03/2007  
Blogger ipek said...

Ah papatya, ben kaliçunya tarifini ne çok aradım bilsen? İnternette bulduğum tariflerin hepsi birbirinden kopya. Ve sonunda razı olup o tarifi denedim, yayınlamak üzere de hazırladım. Fena da olmadı aslında. Beğenmiştim. Taa ki bugün gerçek memleketinden gelen bu tarifi görünceye kadar. Bulabildiğim tarifin bununla alakası yok. Bu yüzden hemen denemek istiyorum bu kaliçunyaları. üstelik anneannem de hatırladığım, tatlıların çoguna lor ve naneyi birlikte koyardı. Yani aradığım tarif sanırım bu...
Çok teşekkürler paylaştığın için.
sevgiler
İpek

5/07/2007  
Anonymous Adsız said...

yillar once girit mubadili buyuklerimizin yaptigi, aramizdan birer birer ayrilmalarila, cocukluga dair bir lezzet olan kalicunyayi, girit'e yaptigimiz her gezide kutu kutu alip memleketine donen mubadil torunlariydik... Neden bu tarifler ogrenilmemis diye hayiflanirken, internette yaptigim arama sonucu buldum bu tarifi... tam da bizim kalicunyamiz. tesekkur ederim, dede memleketimden ruzgarla karsi kiyiya gelen bu tarife. elinize saglik

12/05/2008  

Yorum Gönder

<< Home