Komşuda pişer bize de düşer

Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Tabağınız elimde kapınızı çalıyorum... Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek, komşuda pişenden size ne düşecek?!...

Pazartesi, Ağustos 31, 2009

Eleni'nin Patlıcanları

"Artık tutabilirsen tut bu çocuğu! Dario ışık hızıyla emekleyerek yanımdan geçiyor. Gözleri parlayarak, çığlık çığlığa gidiyorsa ya -ona yasaklı olan- banyonun kapısını açık bulmuştur ya da büyük ihtimalle merdivene çıkmayı aklına koymuştur. Yukarı çıkmasın diye kapı taktığımız merdivenin en alttaki 3 basamağı (kenarları olmadığından mecburen açıkta kalan kısmı) en büyük eğlencesi bugünlerde. Çıkmayı beceriyor da inmeyi beceremiyor. Bütün mesele de burada zaten. Ele avuca sığmaz, kucakta bile oturmaz oldu." diye başlamışım 2 ay kadar önce, sonra draft'a atılmış, üstünden neredeyse bir yaz geçmiş. Bu arada komşuda neler pişmiş neler; iki küçük yavruyla Türkiye'ye gidip gelmeyi bile başarmışım :)

Dönünce, Girit'teki hayatımıza ve kendi ritmimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Maya bu yıl ana sınıfına gidiyor, Dario da inemediği merdivenden artık inebiliyor. Bununla da kalmadı; geçen haftadan beri de yürüyor!! Yürürken gitgide hızlanıyor, aniden sağa sola dönmeyi deniyor; elinde birşeyleri taşırken yürümeye, bazen de yürürken aynı anda su biberonundan içmeye çalışıyor. Mutfak dolaplarını karıştırıyor, her döndüğümde ayağımın dibinde bitiveriyor. Artık onu kimsenin tutamayacağını açık açık ilan ediyor!

İşte yine çıktı merdivene, göz açıp kapayıncaya kadar. Çıkmakla da kalmadı. Tek eliyle kapının parmaklıklarına tutunup öbür eliyle başarısını kutluyor. Aynı anda da dizlerini kırıp, sallanmaya başladı. Artık bu kadarına tanık kalamam...
Tam onu kucağıma alıyorum ki telefon!

Tanımadığım bir erkek sesi, lafı hiç de uzatmadan konuşuyor.
- Eleni?!
- (Eleni de kim?) ...Üzgünüm yanlış numara.
Adam, kiminle konuştuğundan hala(!) emin, devam ediyor:
- Eleni, patlıcanları getirdim. Bizim bahçeden.
- !?!?...patlıcanları mı?
Patlıcana bayılırım ama burada Eleni diye birisi yok. Yanlış numara çevirdiniz.

Telefonu suratıma kapatıyor...Diyecektim ki...
- Eleni'yi bulamazsan, patlıcanları geri götürme köyüne.
Verecek kimse bulamazsan, yani... ben alırdım :)
(İşte burada Türk insanının patlıcana olan dayanılmaz düşkünlüğü giriyor devreye)
Halbuki buzdolabında patlıcan var. Bu patlıcan açgözlülüğü değilse nedir?

Aklımın bir köşesi de sürekli düşünmekle meşgul; Eleni patlıcanlarına kavuşsaydı ne pişirirdi acaba? Büyük ihtimalle ya musakka ya da briyam.

Ama ben patlıcanlarımı lasagna yaptım bu kez. Patlıcanla arası çok da hoş olmayan Mayacık bile, kendisini "patlıcanlı" olarak tanıştırmayınca o çok sevdiği lasagna'yı indiriverdi mideye :)


PATLICANLI LASAGNA
6-7 patlıcan (karnıyarığa niyet lasagna'ya kısmet olan bostan patlıcanları)
2 kuru soğan
3 diş sarmısak
4 olgun domates
1 yemek kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı esmer şeker
Kekik, kara biber, tuz
Zeytinyağı

1 paket önceden pişirmek istemeyen lasagna
400 gr. gouda (mozzarella, gravyer ya da kaşar peyniri)
200 gr. light krema

Tarifte dikkatimi çeken beyaz sossuz oluşuydu. Beşameli de hesaba katmayınca, her zamankinden de hızlı bir lasagna oluvermişti.

* Patlıcanları boyuna dilimleyerek yağlanmış tepsiye dizip, 200 derecede yumuşayıncaya kadar fırınladım.
* Peynir ve krema dışındaki malzemelerden domates sosunu yaptım. İnce doğranmış soğanla sarmısağı kavurup, rendelenmiş domatesleri, salçayı, şekeri, tuzu, kara biberi ve kekiği ekleyip bir taşım kaynattım. Salçanın suyunu çekmemesi gerekiyor; susuz kalırsa biraz sıcak su ekleyin. Çünkü lasagna makarnaları önceden haşlanmadıkları için sosun suyuna ihtiyaçları var.
* Benim peynirim hazır dilimli olduğu için rendelemedim. Siz rende peynir kullanabilirsiniz.

* Yağlanmış tepsiye makarna-domates sosu-patlıcan-peynir sırasında kat kat dizin.
En üstte muhakkak bir kat peynir kalsın. Kremayı tepsinin kenarlarından döküp içine çekmesi için biraz sallayın. 200 derecede ısıttığınız fırında en azından 1 saat pişirin. İçi pişmeden üstü fazlasıyla kızarırsa, fırının ısısını 180 dereceye düşürüp pişirmeye devam edin.

Yanında cacıki ile nefis oluyor...

* Tarif Nigella Lawson'dan esinlenerek yapılmıştır.

Etiketler: ,

9 Comments:

Blogger Açalya said...

Maya ne kadar büyümüş, bir de yanına kardeş yapmış! güle güle büyüt geç gördüm ben bu ikini yavruyu...çok tatlılar.

Patlıcan lazanya ve ilham verdiği telefon konuşması da çok güzel. İyi ki buldun beni Minimui`den de sizleri yeniden görme şansım oldu.
Sevgiler komşu memlekete

9/01/2009  
Blogger Mete ÖNBEY said...

bir süredir merak ediyordum sizi, uzun zamandır yazmamıştınız, neyseki yine döndünüz, patlıcanla aram pek olmasa da, tarif için teşekkürler

9/01/2009  
Blogger Müge Hüner said...

Papatya şoktayım şu anda !
Tam işlerimi bitirdim, bloglines ı actım, bakalım yeni neler var diye.
Sonra senin yazı eklediğini gördüm ve hemen açtım.
Aylardan sonra yazı yazmış ne güzel diye.
Tam okumaya başladım, ikinci yada üçüncü cümlede, bir yorum geldi, yayınlayayım, öyle devam edeyim senin yazını okumaya dedim.
Birde ne göreyim sen yorum yazmışsın !

Bu kadar mı tesadüf olur, aynı anda okuyoruz sayfalarımızı !!
Heyecanlandım resmen:)

Şimdi yazıını okumaya devam edeceğim, arayı açma bu kadar olurmu?
Sevgilerimle canım...

9/01/2009  
Anonymous Aylin Demirkapı said...

ellerine sağlık Papatyacığım, nefis görünüyor.
Bugün, tesadüf, mevzuyla kısmen alakalı bir serzenişimi ifade ettiğim küçük birşey yazmıştım bloguma.
öpüyorum canım

9/01/2009  
Blogger Çileksuyu Sibel said...

ne iyi ettin de yorum biraktin canim yaw,buldum en sonunda seni,linkleri yenilerken eskileri unutmusum bir kismini...cok sevindim seni bulduguma...gelecegim sikca:)

9/01/2009  
Blogger Tijen said...

Maya'cık ana sınıfına gidiyor demek Papatya. Benim Maya'm da seve isteye gitti evine. Okula gidecek diye. Çok işi varmış çünkü, öyle dedi. Geri dönmene, hem de böyle muhteşem bir patlıcanlı lezzetle, pek sevindiğimi söylemeden edemeyeceğim. Sıkça aklıma düşüyorsun zira.

9/01/2009  
Blogger Alev said...

Evdeki patlicanlar ile ne yapsam degisik birseyler diye dusunuyordum. Harika bir fikir. Ellerine saglik cok lezzetli gorunuyorlar. Simdi yapma sirasi bende haydi mutfaga :)

9/03/2009  
Blogger Oya Kayacan said...

Papatya'cığım Eleni sağolsun yani seni ortaya çıkardığı için! Bu arada pre-cooked lasagna hiç almadım, Nigella da tüylerimi diken diken ediyor ;( , söylemezsem ölürüm. Dario bu kadar maskara oldu demek. Arayı çok açtın, artık sık yaz da takip edelim maceralarını. Maya da okullu olmuş, zaman ne çabuk geçiyor.

9/03/2009  
Blogger Papatya said...

Açalya, Mete,
tekrar yazabildiğim için ben de çok seviniyorum. Zaten insanın yazdıkça yazası gelmiyor mu? :)

Müge, bunca zaman aradan sonra aynı anda birbirimizi okuyor olmamız ilginç bir tesadüf gerçekten de..

Aylincim, canım, seninki de hayırlı olsun. İyi paylaşımlar...

Sibel, iyi ki eskileri kurcaladın :)

Tijen, geri döndüğüme nasıl sevindiğimi bir bilsen... inşallah arayı bu kadar uzatmam gerekmez bir daha.
Alev,
evdeki patlıcanlarla ne yapacağını buldun! Bense hala Eleni olsa ne yapardi diye düşünüyorum :)

Oyacım,
Nigella için duygularını bilmiyordum ama inan ki kahkahayla güldüm sözlerine. Kadın yaptığı yemekten çok kendini göstermeye bayılıyor, eh malzeme de var :)) Ben en çok onun English Muffins yazan tisortuna bayılıyorum :))
Bu arada benim kullandığım lasagnalar şu önceden pişirmek gerekmeyenlerdendi.

Herkese sevgiler...

9/09/2009  

Yorum Gönder

<< Home