Komşuda pişer bize de düşer

Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Tabağınız elimde kapınızı çalıyorum... Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek, komşuda pişenden size ne düşecek?!...

Çarşamba, Haziran 14, 2006

Kabaklı Omlet (Sfugato) ve Staka


Malum, yine bir çarşamba, yine pazarımız vardı. Havalar ısınmaya başladığından, bu kez sabah erkenden gittik Maya'yla pazara. Burada "akşam üstü serinlikte giderim" lüksümüz yok. Çünkü, "Laiki" denilen pazarlar sabah erkenden kuruluyor, öğlen de en geç 2'de herşey toplanmış oluyor. O yüzden, erken derken, sabah 8'de gidin pazara tıklım tıklım oluyor. İnsanlardan geçemezsiniz. Eğer 1 buçuktan sonraya da kalacak olursanız, artık manavların tezgahını bozmadan önce, üstünde kalan en son 1-2 domatese, 3 bibere kalırsınız.

Burada siesta uygulaması olduğundan söz etmiş miydim, hatırlamıyorum. Siesta, yani öğlen 2-2:30 oldu mu, herkes dükkanını kapatıyor, evine gidiyor, demek. Evinde yemeğini yiyip öğle uykusuna yatıyor, demek. Bu uygulama, büyük süpermarketler dışındaki her dükkan için, üstelik yalnız yaz boyunca değil, yaz-kış geçerli olan bir uygulama. Her gün bu kadarcık çalışıyorlar sanmayın. Çarşamba ve Cumartesi günleri dışında, herkes dükkanını 5'te tekrar açıyor, sonra da 8:30-9:00'a kadar çalışıyor. Bu yüzden de akşam yemeği saatleri 9:30tan sonraya kayıyor. O da ayrı bir mesele benim için...

Dolayısıyla, burada pazarcılar bile siestayı kaçırmıyor görünüyor, değil mi? Pazardan güzel ve en tazesinden birşeyler alabilmek için erken davranmak lazım, anlayacağınız. Biz de öyle yapıyoruz zaten. Hatta pazara erken gitmeye o kadar alışmışız ki kışın İzmir'de bulunduğumuz aylarda, Özkanlar pazarına biraz geç gitsin diye zorla zaptediyorum Yorgo'yu :) Bütün yaz çalıştığı için gidemediğinden acısını İzmir'in pazarlarına gitmekle çıkarıyor. Dayanamayıp sabahın 9'unda (!?) gidiyor ama tabi ki pazarcılar ya daha gelmemiş oluyor ya da tezgahlarını yeni kuruyorlar. Sonra elleri boş eve gelince; "daha hiç birşey yok ya pazarda" diyor :) Türkiye'nin diğer taraflarındaki uygulamayı bilemem ama İzmirde geç kurulup (10dan sonra) sonra da hava kararıncaya kadar devam ediyor pazar yerleri.
Bu hafta pazarda en çok hoşuma gidenler, üstünde çiçekleriyle, daha tüyleri dökülmemiş minik kabaklar, sapsarı mısırlar, kırmızı soğanlar, daha olgunlaşmamış avokadolar ve koca koca yapraklı nanelerdi. Hepsinden de aldık. Ama en çok heyecan yaratan Staka oldu. Tabi ki bir de meyveler... Çileğin hala bitmemiş olmasına çok sevindim. Çünkü yaptığım çilekli dondurmayı hepimiz çok beğenmiştik. Yine aldım, yeni dondurmalar için...
Pazardan döndüğümüzde, karnımız da iyice acıkmıştı. Üstelik dünden de yemeğimiz kalmamıştı. En güzel çözüm bu tazecik kabaklardan, bir kabaklı omlet yapmaktı. Hem de imrendiğim kırmızı soğanlarla naneleri kullanmak için de bir fırsattı ;-)

Girit'e özgü geleneksel lezzetlerden biri olan kabaklı omlet hem çabuk oluyor, hem de çok lezzetli. Giritte yalnızca otlar değil yumurtayla pişirilen, kabağı, patatesi hatta enginarı bile yumurtayla pişiriyor, bu yumurtalı yemeklere de Sfugato diyorlar.
Kabak Sfugato için;
  • 5-6 tane en minik ve tazelerinden Girit kabağı
  • 1 tane kuru soğan
  • 1 tane taze soğan (yalnız kurusu ya da yalnız tazesi de olabilir)
  • 1 tane olgun domates
  • Birkaç dal nane
  • 3 yumurta
  • Zeytinyağı, tuz, kara biber.
(Bu minik koyu yeşil kabaklar, önceden de söylediğim gibi İzmirde Girit kabağı diye satıldığından tarifte de öyle diyorum yoksa kabakların illa ki buradan olması gerekmiyor :))

Kabakları yemeklikten ince halkalar şeklinde doğruyoruz. O kadar tazeydiler ki ben kabuklarını soyup onca vitamini çöpe atmaya kıyamadım. Soğanı da yemeklik doğradıktan sonra, soğanla kabakları birlikte zeytinyağında kavuruyoruz. Önce daha harlı ateşte karıştırarak, biraz rengi değiştikten sonra da kısık ateşte ve kapağını kapayarak. Kabaklar iyice yumuşadığında olgun bir domatesin rendesini ekliyoruz. Suyunu biraz çekince ince doğradığımız naneyi, tuzunu, biberini ve hemen ardından da çırpılmış yumurtayı ekliyoruz. Omletin bir tarafı pişince bir tabak ya da kapak yardımıyla diğer tarafını çevirip pişirirsek, görünüşü de, servisi de çok daha güzel oluyor. İsterseniz peynir rendesi de ekleyebilirsiniz. Domatessiz ya da nanesiz de olabilir. Nane yerine dereotlu da olabilir. Artık versiyonlarını siz zevkinize göre yaratabilirsiniz. Yaz için ideal, hafif ve lezzeti de kabak köftesini sevenleri sevindirecek güzellikte... Yanında da bir domates salatası, hatta belki bir bardak ayran!
(Yazımı okuyanlar arasında Girit kökenliler varsa, mutlaka bu tarifi bilecekler. Giritli Türkler arasında da çok yaygın bir yemek)

Gelelim Staka'ya... O da ne ki? derseniz yanıldınız... Çünkü ben de bilmiyordum bugüne kadar :)
Annem okusaydı bunu: "Eh be kızım, bilmediğin şeyi ne koyarsın sayfana" derdi şimdi :)
Bunca yıldır burada yaşadığım için hiç de ayıplamayın. Çünkü bu ne zaman istesen markete gidip de alınacak birşey değil gerçekten. Hatta ben daha çok Hanya tarafında köylerde yapıldığını duyuyordum. Şimdiye kadar hep adını duymuştum da, almak, tadına bakmak fırsatım olmamıştı. Söyle artık nedir bu? diyorsanız. Ne desem, tereyağı desem, değil, peynir mi deseniz, bence hiç değil, kaymak mı?, yok o da değil, işte böyle birşey STAKA!
Yunan Peynirleri konusunda yaptığı araştırmaları bir PEYNİR kitabında toplayan, kendisi de aslen Giritli olan İlias Mamalakis de ne diyeceğini bilememiş bu Staka için. Şöyle yazıyor kitapta:
"Tek problemim Staka oldu. Peynir midir? Değilse de nedir peki? En iyisi size nasıl yapıldığını anlatayım, siz kendiniz karar verin.
Sütü sağdıktan sonra üstünde biriken taze, çiğ kremayı bir kaç gün boyunca bir yerde biriktirirler. Bir kaba koyup azıcık da tuzlarlar. Yeteri kadar biriktiğinde kısık ateşte ısıtırlar ve biraz arpa unu eklerler. Isının yardımıyla, kremanın yağı ayrışır ve eklenen unla birleşip koyu bir kıvam ve iştah açıcı bir kokuyla birlikte sarımsı da bir renk alır. Daha şeffaf olan tereyağına göre, kremanın içindeki maddelerin ayrışmasıyla oluştuğundan onu taze peynirlerin en lezzetlilerinden biri olarak görüyorum. Pilavlara ve yumurtaya çok yakışır."
Bu yazıdan sonra fotoğrafını çekmek için buzdolabından çıkarınca baktım, tereyağ gibi donmamış, kıvamı süzme yoğurttan da koyu ama sürülebilir bir kıvam yine de. Tadı ise, bence en çok tavada kavurduğunuz tereyağına benziyor. Bu tad da rengi de ısıtılmış olmasından kaynaklanıyor herhalde. Aldığım peynirciye sordum nasıl yenir diye. Ben omlet yaparken tereyağ gibi kullanıldığını duymuştum. Peynirci, gömleğini zorlayan göbeğini gere gere, pek bir heyecanla "ekmeğine sürerek, böyle yenir" diye anlattı bana :)

Etiketler: , , , ,

18 Comments:

Blogger evcilkedi said...

İşte buuuu! Geçen gelip bize rakomelo'yu
tarif eden arkadaş bir de staka'dan bahsetti.Ben kaymak lafını duyunca atladım hemen çünkü burada bulamadığım bir şey. Evde yoğurt yaptığım sütlerin üzerinden toplayıp biriktirmeye çalışıyorum. Her neyse, ekmeğe sürmenin dışında; stakanın krep tarzı hamurlara sarılıp yendiğinden söz etti. Gerçi koyun veya keçi sütünün kaymağından oluyormuş ama belki ben aldığım inek sütünün kaymağıyla bir denerim. Giritliler ağızlarının tadını biliyor vesselam:-) Teşekkürler Papatya

6/14/2006  
Blogger Zeynep B. said...

ne kadar enteresan şeyler var oralarda böyle ! Okurken stakada nedir yahu, diye devam ettim aldım cevabımı, e peki nerde kullanıyor dedim yine okurken, yine aldım cevabımı ! :)
fakat kalorili bir şey olsa gerek. Her daim yenemez sanki ???

6/14/2006  
Blogger DAMLA said...

Ben yağmur yüzünden bu haftaki Levent pazarına gidememişken, sayende Girit pazarını gezmek hoş oldu :)
Teşekkürler

6/15/2006  
Blogger Papatya said...

Tülinciğim,
Giritlilerin ağızlarının tadını bildikleri doğru! Özellikle köylerde yaşayıp da herşeyin doğalını ve ev yapımını yeme şansına hala sahip olanlara ne mutlu. Köy ekmeği; koyun-keçi sütünden peynir, yoğurt; bol taze sebze, meyve; fırında pişmiş keçi eti ve bol bol otlar yiyorlar, daha ne istersin ki!? :) Birgün Girittin lezzetlerini burada hep birlikte paylaşma dileğiyle...

Sevgili Zeynep,
renginden kokusuna, tadından kıvamına gerçekten ilginç birşeymiş şu staka. Ama bir o kadar da kalori bombası, gerçekten de.. Kısacası, bir kere merakımdan aldım. Öyle hergün hergün yenecek gibi değil. Yoksa... yandık!
Sevgiler

Sevgili Damla,
İstanbulda yaz yüzünü gösterdi derken, yine şaşırtıyor insanı değil mi? Burada en azından o kadar da değişken değil. Hoşuna gittiyse, biz her çarşamba pazardayız.Buyur gel :) Sevgiler...

6/15/2006  
Blogger fatos said...

Merhabaaaa,

tesadüfen okudum blogunu ve staka'yı görünce dayanamadım yaziim dedim.. Ben de girit kökenli bir türk aileden geliyorum, babaannem eskiden çok yapardı staka..ama inek sütünün kaymağından.Birlikte yerdik bayılırdım, sonraları kilolu olduğum için annem yasakladı bana onu..eminim babaannem hala yapıp yiyodur ama artık bize getirmiyor:( girit'i öyle çok merak ediyorum ki, artık sık sık sayfana gelirim ben..ellerine sağlık.. hoşçakal

6/15/2006  
Blogger tata said...

Sen böyle bilmedigimiz seyler anlatmaya devam et, bir gün hepimizi kapinin önünde bulacaksin.
Kabakli omlet cok severim, ama sogansiz yaparim, yarin soganla deneyecegim.
Sevgiler.

6/15/2006  
Anonymous Adsız said...

Merhaba ziyaretime geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum, sitende harika şeyler var. Seni linklerime ekliyorum.
Görüşmek üzere.

6/16/2006  
Blogger Defne said...

Yeni birsey daha ogrendim, bir de yine pazardan bahsetmissin, mutlu oldum. Tesekkurler.

6/16/2006  
Anonymous Adsız said...

merhabalar yumurtasız kekinizi deniycem evde yumurta olmadığı ve markata gitmeye üşenildiği zamanlarda büyük kurtarıcım olabilir güzel hafta sonları dilerim banada beklerim

6/16/2006  
Blogger Papatya said...

Sevgili Fatoş,
demek Türkiyede de bir yerlerde staka yapılıp yeniyormuş :) Buna hem çok şaşırdım hem de sevindim. Çok kalorili olduğu konusunda haklısın. Lezzetine kapılıp da fazla yemmemeli,yoksa yandık!
Madem ki Giriti merak ediyorsun, her zaman beklerim. Ben sayfamda mümkün olduğunca Girit havası estirmeye çalışıyorum. Sevgiler...

Tatacığım,
Ah keşke, diyorum. Bir gün kapı çalsa da seni buluversem kapımda! Ne sevinirdim bilsen :) Geçenlerde Yorgo bir acentada duymuş, Almanyaya inanılmaz ucuz charterlar olduğunu Giritten. Eve geldiğinde bana, inan ki şöyle dedi: Tata hangi şehirde oturuyordu? Ona gitmek ister misin? :)
Kulaklarını çınlattık, anlayacağın... Ama ufaklıkla hiç de kolay değil tabi ki hemen karar verip bir yerlere gidivermek.. Öpüyorum canım.

Hoşgeldin pembeli,her zaman beklerim..

Defnecim,
pazarları sevmiş görünüyorsun. Ben de ilginç birşeyler gördükçe/buldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğim, hiç merak etme. sevgiler...

Sevgili Dilek,
yumurtasız pekmezli kek gerçekten çok lezzetli oluyor. Sadece aşırı tatlı istemediğin sürece şekerini daha az kullanabilirsin. Hatta Tata da keki yapmış ve aynı öneride bulunmuştu.
Sevgiler..

6/16/2006  
Blogger Tijen said...

staka çok ilginçmis, daha önce duymamistim. görüntü olarak benim bol zeytinyagiyla karistirip yumusattigim lora benziyor. tabii ben bol yesillik, çörekotu, pul biber ve sarimsak da koyuyorum... tatmak istedim dogrusu! ah bu pazarlar!
tijen

6/16/2006  
Blogger Handan Demiralp said...

Ana tarafından tamamen Giritli olan biri olarak blogunuzu keyifle okuyorum. Tek dileğim annemi baba yurduna getirip gezdirmek uzun zamandır, fırsat olmadı. Eğer olursa; eşinizin rehberliğinde dolaşmak muhteşem olur, elbette sizi ve meleğiniz Maya'yı tanımak ta:) İstanbul'dan selâmlar...

6/17/2006  
Blogger Burcuk said...

Selam Papatya:)

İade-i ziyaret yaptim:) Cok memnun kaldim:))) Super gozukuyor yiyecekler:)) Ben gecenlerde burda Real Greek diye bir restorana gitmistim, bifteki diye bir sey yedik, biz biftek bekliyoduk, gulle sekilli kofte cikti canlari sag olsun ehehe:))) ama cok lezizdi valla:) hele o tzatziki mi ne var hani cacigin susuzu, ayyyy muhtesemmmm:))) 6 aydir turkiyeye gelemiyorum, ondan daha da bir hosuma gittiler belki de, damak zevklerimiz cok yakin:)

benim de burda Rhodes'tan cok yakin bir arkadasim var ama kendisi yemek yapmaktan bir haber ne yazik ki:)donsun de bir yurduna, gelmek istiyorum ben de oralara.)

bir de bu siesta sadece ispanyada yapiliyor saniyordum ben, cok muhtesem bir olay, girit.e mi tasinsam:)

son olarak da Mayacigin sitesine de baktim, O her bir seylerden muhtesemmm:) fotograflari sen mi cekiyorsun? cok guzeller cok:) nazarlar degmesin:)

Sevgilerrrrrrrrr,

Burcuk

6/17/2006  
Blogger Papatya said...

Sevgili Tijen,
staka gerçekten de çok değişik bir lezzet. Girite özgü olduğu için Yunanistan'ın başka yerlerinde oturanlara bile çok ilginç geliyor. Böyle yapıldığını ben de bilmiyordum. Daha öğrenecek ne çok şey var, bilseniz...

Handan Hanım,
demek ki siz de Giritlisiniz :) Öyle çok insan var ki Ege'de de... Birgün ailenizle birlikte sizi Giritte görmek bizi de mutlu edecektir. İnşallah bu hayalinizi gerçekleştirir ve gelip görürsünüz dedenizin memleketini. Size ve ailenize sevgilerimle...

Burcuk Hoşgeldin canım :)
Vallahi ne desem, burada zeytinyağlı yemekler de otlar da caciki de bol, siesta da var, havalar da geyet güzel, plajlar da hiç uzak değil. Sen bi daha düşün istersen Girite gelmeyi :))

Bu arada, Mayanın fotoğraflarının çoğunu ben çekiyorum, bazen de babası. Eh, bütün gün onunla birlikte olan benim zaten. Babası yaz boyunca yoğun çalışıyor, n'apsın...
Bir de Rhodes yerine Rodos dersek herkes daha iyi anlar ;)

Herkese sevgiler...

6/17/2006  
Blogger Burcuk said...

Papatya, dogru diyorsun yaa ozur dilerim, Rodos yazicaktim, aceleyle direkt ingilizcesini yazmisim..

Valla ben bir dusuneyim bu Girit isini ehehe:))) cok sahaneymis:)

6/18/2006  
Anonymous Adsız said...

You have an outstanding good and well structured site. I enjoyed browsing through it
Best drugstore acne medication dea seized homes consolidate debt Projector uk Top five car insurance companies Honda motorcycle baha kit color design interior scheme Interior designer east horsley interior design training asheville nc Uzbekistan home decor Estee lauder perfume treasure Make a haunted house yard decoration Oslo refinance Interior designer 1 empress drive interior design a mexican room Career designer information interior

7/26/2006  
Anonymous Adsız said...

Where did you find it? Interesting read Refinancing no cost in the us Lord musical ring ticket toronto medical malpractice claims settlements medical malpractice medical malpractice Botulinum toxin type e substrates Two men and a truck moving services

3/06/2007  
Anonymous Adsız said...

Where did you find it? Interesting read car rental funny adult video Isuzu f series parts top rated software downloads http://www.levitra-7.info Lamborghini islero s http://www.lift-chairs-3.info kissimmee answering service 1993 cadillac allante At t incorporation state Lost 401k credit cards As contraception emergency yasmin Cash loan yankton Health surveillance biodefense system report

4/26/2007  

Yorum Gönder

<< Home