Komşuda pişer bize de düşer

Eskiden evde pişenden yan komşuya tattırmak, sonra da tabağınıza koyulmuş yepyeni bir lezzetle bir gün komşunuzu kapıda buluvermek o kadar da ender bir şey değildi. Tabağınız elimde kapınızı çalıyorum... Bakalım bu size ne kadar tanıdık gelecek, komşuda pişenden size ne düşecek?!...

Pazartesi, Temmuz 10, 2006

Pazar keyfimiz


Havalar ısınalı çok oldu Girit'te. Ama temmuz ayı sıcakla birlikte öyle bir rüzgar da getirdi ki, geçen pazar gününe kadar ne balkona çıkıp oturabildik ne de denize gidebildik. bu daha ne kadar böyle sürecek diye söylenmeye başlamıştık ki pazar günü rüzgar kesildi. Gerçi esseydi mi daha iyiydi hiç esmese mi, o da tartışılır ama en azından balkonumuza çıkıp keyifli bir pazar öğle yemeği yiyebildik.

Menümüz zengindi bu kez. Evde hazır mezeler ve salatalar olunca, sofra bir çırpıda nasıl da donanıyor değil mi? O gün tazecik otlarla minik minik kabakları haşlamıştım sabahtan. Son anda da soyalı köfteler kızardı. Fırında pişmiş dolmalarımız önceki gündendi. Bir de közlenmiş biberlerle süslenmiş geleneksel bir balık mezesi olan Skordalya ise dünkü balığımıza eşlik etmişti, bugün sofraya getirmeden bir değişiklik yapalım diyerek ev yapımı kaparilerimizden ilk defa açıp bir kaç kaşık üstüne ekledik. Mmmm.... doğrusunu söylemek gerekirse, kapariler çok başarılı olmuştu! Maya da bu sene ilk kez tattı kapariyi ve öyle görünüyor ki çok da sevdi. Ben konuşurken benim tabağımdakileri aşırıyordu :)

Skordalya, aslında sarmısak ve sirke katılmış bir patates püresinden ibaret. Patatesleri aynı püre yapar gibi ezdikten sonra - gerçekten ölçülü yapmıyorum- damak zevkinize göre sarmısak ve kokusunu hissedecek ama ağzınızı da yakmayacak kadar da sirke ekleyecek bu malzemeleri iyice karıştırıyorsunuz. Tuzunu kontrol edip azıcık da zeytinyağı ilavesiyle Skordalyanız hazır. Balığın yanında nefis bir meze, çok yakışıyor. Çok da pratik ve her zaman el altında olan malzemelerle değişik bir meze yapabilmek için ideal bence. (Varsa, kapariyle süslemek de harika bir uyum yarattı doğrusu)

Soframızda "Giritli olmayan" tek tabağımız, Soyalı köftelerimiz de geçen günkü tofumuzun artanından. Bizim evin Tofu ustası Yorgo'dur. Vakit bulduğunda soyalarını sabahtan suya koyar, sonra mutfağa bir kapanır, hiç kimse ona karışsın istemez. Tangır tungur sesler, uğraşlar sonunda, koca bir kalıp tofu çıkar ortaya. Et yemediği için kendine bulduğu mükemmel alternatifi, tofuyu o yapar, ben de kalan posasından köfteleri. Geçenlerde Bahar da Sankidergi'de çıkan yazısını yayınlamış; hem Tofu'nun tarifini, hem de tofu yapımından sonra artan posasını değerlendirmek için soya köftesi tarifini vermişti. İşte o tarifle yaptım ben de.

Ve tabi ki bir Girit sofrasının olmazsa olmazı otlar! Yaz aylarında ot çeşitleri azalıyor. Ancak Vlita (Tilki kuyruğu) ile ot hasretimizi gideriyoruz, kış aylarında çeşit çeşit otlara kovuşuncaya kadar. Vlitadan daha önce, pazar ile ilgili yazımda da söz etmiştim. Artık yetiştirme Vlitaların da pazarda satıldığından. Bizimkiler, bir arkadaşımızın yıllar önce ektiği vlitaların yere düşen tohumlarından her sene aynı yerden tekrar tekrar biten yenileri. Tazecik gelmişti. Hemen haşlanıp, yemyeşil süslediler soframızı. Tek gereken bol limon ve zeytinyağı.
Bir de minik minik kabakçıklar almıştık pazardan. Onları da aynı suda haşladık. Yine bol limon ve zeytinyağı yeterli. Onlar da öbür köşenin yeşil güzelleri :)

Denizden gelen hafif bir esintinin eşliğinde güzel bir öğle yemeği yedik. Mayacık hangisinden yiyeceğini bilemedi :)

Dün çok güzel başka birşey daha yaptık ama onu da bir sonraki yazıma saklıyorum....

Etiketler: , , , , , ,

9 Comments:

Blogger evcilkedi said...

O yaptığınız güzel şeyi merak ettim! :-)
Bizim buralarda vlitanın tadı kaçtı artık, kartlaştılar. Allahtan bol bol almirohorto haşlıyorum. Henüz kışın yiyebilmek için nasıl saklayacağıma dair bir formül bulamadım. Taze filizlerden bir kaç paketi dondurucuya attım. Kısa bir haşlamadan sonra yenebileceğini umuyorum. Sofranız çok güzelmiş. Afiyetler olsun:-)

7/10/2006  
Blogger tata said...

Ne güzel sofra hazirlamissin öyle, ellerine saglik. Ben tofuyu hep hazir aldigimdan köfte yapacak suyu falan da kalmiyor tabii. Görünüsleri harika!!!

7/11/2006  
Blogger gastronot said...

Patacığım,
Afiyet bal şeker olsun. Mayacığıma can olsun, kan olsun yarasın, tabii size de...
Çok çeşitli sofralara oldum olası bayılırım. İnsan hangisinden yiyecegine karar veremezken hepsinden yemiş bulur kendini, koca bir göbek de yanına kar kalır. Amaaan boşver.
Patatesli mezenin tadı damağımda. Yıllar önce Dimon'un gardenparty'sinde nasıl da sofranın tek kapışılanı olduğunu unutamıyorum. Özellikle de Mohini'nin ;)
Özden'in sirke yememezliği deli ediyor beni, sirkeli birçok şeye hasret kalıyoruz. Neyse...
Tekrar hepinize afiyet olsun. Ağzınızın tadı bozulmasın. Sevgiler,
bahar

7/11/2006  
Blogger Papatya said...

Sevgili Tülin,
çok değil birkaç gün içinde yazarım ne yaptığımızı :) Belki de senin zaten yaptığın birşeydir, kim bilebilir ki!? ;-)

Sevgili Banu,
tofunun posasından atmak yerine böyle lezzetli köfteler yapmak harika bir fikir gerçekten!

Tatacığım,
tofunun suyundan değil de kupkuru posasından oluyor aslında bu köfteler. Çünkü soyanın suyu (sütü) aynı peynir yapar gibi kestirilip, soyanın peyniri diyebileceğimiz tofu çıkıyor ortaya. Bu köftenin ana malzemesi ise suyu alınmış soya fasulyesi posası.
Yunanistanda tofuyu satın almak için alternatifler çok fazla değil ne yazık ki... organik ürün satan dükkanlarda kavanozlar içinde küçük miktara (özel diye) büyük para ödüyorsun. Ama tabi onu evde yapmaya kalkmak da herkesin harcı değil, doğrusu. Üstelik az miktarda getirdiklerinden istenildiğinde de bulunamayabiliyor. Bu durum sonunda, Yorgoyu kendi kendinin tofusunu yapar hale getirdi. Atinada olsak, orada yığınla Çinli yaşadığından belki daha kolay bulunabilirdi. Almanya'da da satın alınabilecek pekçok yer olmalı, sanırım.

Baharcım,
nasıl da hatırladın o bahçe partisini. Valla ben unutmuştum, partiyi de o partiye skordalya götürdüğümü de :) Yaş ilerledikçe görüyorsun... :D
Acaba limonlusunu denesen, Özden de yer herhalde.. Tabi sirkenin güzel kokusu olmayacak ama ekşimsi tadı verecek...
Görüşmek üzere ;-)

Sevgiler,
Papatya

7/11/2006  
Blogger mom said...

skordalya kesinlikle denencekler listesine kondu bile:)cok degisik birsey gibi gozukuyor ve degisik lezetlere bayilirim....
birde soya koftesini merak ettim soya sosu yemeklere cok gusel lezzet katiyor cunku....

7/12/2006  
Blogger Tijen said...

sevgili papatya,
yorgo da ben kilikli desene! etyemez tofu yapargillerden. benim de çok tofu yapmisligim vardir. zaten el kadar bir tofu için bile epey soya kullanildigindan o kiriklarla az mi yiyecek yarattim? köfteler (ben kizartmiyor firinda yapiyorum tavsiye ederim!), kekler, lahmacunlar, börekler... her seye de yakisiyor meret!
ah o kabaklar, buralarda da oluyor. hele bu pz.tesi pazarda gördüklerim parmak kadardi. dayanamadim aldim yine bir kilo. ben kabaklari dibe kadar gelmeyecek sekilde dilimleyip hasliyor sonra da yelpaze gibi açip sosluyorum. sekilleri çok sevimli oluyor öyle. hos o miniler her seye yakisir ya..
tijen

7/12/2006  
Blogger Safran said...

Oh oh maşallah Papatyacığım, daha nice böyle keyifli sofralar olsun dilerim :) Ankara'ya yeni geldim ama yine yollara düşme vakti bu kez tatil için, gitmeden bir hoşçakal demek istedim...Sevgilerimi gönderiyorum, görüşmek dileğiyle...

7/12/2006  
Blogger Papatya said...

Sevgili Gazelle,
Mersinden yeni dostlar edinmek çok hoş... teşekkür ederim.

Madem ki değişik lezzetlere meraklısın Mom, soya köftesini de skordalyayı da tavsiye ederim...

Sevgili Tijen,
soya posasını değerlendirmek için Lahmacun ve börek tarifi isteriz o zaman senden..

Seni bir gördük bir kaybettik desene Safran!
Sevgiler,
Papatya

7/13/2006  
Anonymous Adsız said...

Excellent, love it! home security system Baccarat casino internet car alarm gemini system Mairo game download page Paris hilton booty Simmons mattress pads Pro football magazine subscriptions Washington sprinkler alarm systems Botox injection scotland

2/08/2007  

Yorum Gönder

<< Home